Yıllardır bize “iyi” kolesterolün kalp hastalıklarını önlemek için ne kadar önemli olduğu söylenir. Ancak yeni araştırmalar, iyi bir şeyin fazlasının da sizin için kötü olabileceğini gösteriyor.

Kolesterol, karaciğerde yapılan bir kan yağı türüdür. Bazı besinlerde de bulunur.  Kolesterol bir tür yağdır ve yağlar kanda kendi başlarına hareket edemezler. Proteinlere bağlanmaları gerekir. Lipoproteinler, yağları vücutta taşıyan yağ ve proteinlerden oluşan küçük paketlerdir. LDL kolesterol ve HDL kolesterol iki ana lipoprotein türüdür, ancak başka türleri de vardır. Ne kadar ‘yoğun’ olduklarına göre adlandırılırlar. Protein ağırdır. Bu nedenle, daha fazla protein içeren lipoproteinler daha ağır veya ‘yüksek yoğunluklu’. Daha az protein ve daha fazla yağ içerenler ‘düşük yoğunluklu’dur. 

  • LDL kolesterol (düşük yoğunluklu lipoprotein- kötü kolesterol )Bu lipoproteinler çok miktarda kolesterol içerirler, dolayısıyla ‘düşük yoğunluklu’durlar. Görevleri, kolesterolü ihtiyaç duyulan hücrelere iletmektir. Kanda çok fazla LDL varsa, kolesterol kan damarı duvarlarını kaplayarak onları tıkayabilir, bu nedenle bazen ‘kötü kolesterol’ olarak adlandırılır.
  • HDL kolesterol (yüksek yoğunluklu lipoprotein-iyi kolesterol) Bunlar çok miktarda protein ve çok az kolesterol içerir. Yani ‘yüksek yoğunluklu’. Kolesterolü hücrelerden uzaklaştırıp karaciğere geri taşırlar, bu da kolesterolü vücuttan uzaklaştırır. HDL kolesterol, hastalığı önlemeye yardımcı olabileceği için bazen iyi kolesterol olarak adlandırılır.

Düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol (LDL) ideal olarak desilitre başına 130 miligramdan (mg/dL) az olmalıdır. Yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol (HDL) ise 40 mg/dL’den fazla olmalıdır.

Genel olarak iyi kolesterol olan HDL kolesterol kanımızda ne kadar yüksekse, kalp sağlığımız için o kadar koruyucu olduğu öğretilir. Ama bu anlayış değişiyor!

Yüksek LDL seviyeleri kişinin kalp krizi ve felç riskini artırır çünkü arter duvarlarında birikir ve ateroskleroza neden olabilir. Buna karşılık yüksek seviyelerdeki HDL, LDL ile bağlanarak ve onu atık olarak atılacağı karaciğere taşıyarak genel kolesterol seviyelerini düşürebilir.

Ancak son araştırmalar HDL’nin hikayesinin o kadar da basit olmadığını gösteriyor. Bu çalışmalar, çok az HDL’nin LDL’yi düşürmek için yetersiz olduğunu, ancak çok fazla HDL’nin aslında ölüm riskini artırdığını ortaya koyuyor. “Tam doğru ifade artık şu olmalı: HDL miktarı 40 ila 60 mg/dL arasında olmalı!

İngiltere’de 400.000’den fazla kişi üzerinde yapılan bir çalışmada, HDL seviyeleri

40’ın altında veya 80’in üzerinde olan erkekler ve

-100’ün üzerinde olan kadınlar,

hem tüm nedenlerden ölüm hem de özellikle kardiyovasküler ölüm açısından daha büyük risk altındaydı. Bazı riskli durumlara sahip kişilerde de benzer bulgular elde edilmiştir.

Koroner arter hastalığı olan ve HDL seviyeleri 80’in üzerinde olan iki küçük hasta grubunun genel ölüm riski, HDL seviyeleri daha düşük olanlara göre yüzde 96 daha yüksekti.

İtalya’da hipertansiyonu olan 11.000’den fazla kişi üzerinde yapılan bir çalışmada, HDL seviyeleri 40’ın altında ve 80’in üzerinde olanlarda kardiyovasküler olay riski önemli ölçüde daha yüksek bulunmuştur.

Araştırmalar, yüksek HDL seviyelerinin kemik yoğunluğunu da etkilediği gösteriyor. 70 yaşın üzerindeki 16.000’den fazla Avustralyalı üzerinde yapılan araştırma, en yüksek HDL seviyelerine sahip olanların, daha düşük seviyelere sahip olanlara göre yüzde 33 daha yüksek kırık riski altında olduğunu ortaya koymuştur.

Başka bir çalışmada, HDL kolesterol seviyeleri 60 mg/dL’nin üzerinde olan kişilerin kalp krizi geçirme veya kalp hastalığından ölme olasılığı, HDL seviyeleri 41 ila 60 mg/dL arasında olan kişilere göre yaklaşık %50 daha fazla bulunmuştur.

Şunu söylememiz gerekiyor; Daha yüksek olanın daha iyi olduğu teorisine dayanarak HDL seviyelerini yükseltmeye çalışmayın! Çoğu zaman insanlara ‘HDL’niz çok yüksek. Çok iyi korunuyorsunuz’ diyoruz ama artık bunun doğru olmadığını biliyoruz.Artık söylememiz gereken HDL’niz 40-60 arası olmalı.

Hiç kimse yüksek HDL seviyelerinin neden bu kadar zararlı olduğunu bilmiyor. Şu an “milyon dolarlık bir soru,” olarak ortada duruyor. Olasılıklardan biri, daha yüksek seviyelerde HDL moleküllerinin yapısının, kandaki fazlalıkların temizlenmesine yardımcı olmak için dolaşımdaki kolesterol ile sıkıca bağlanmalarını önleyecek şekilde değişmesi olduğunu söylüyor. Ya da çok yüksek seviyelerde, toplam kolesterol miktarları tehlike bölgesine giriyor olabilir.

Neyse ki, çok yüksek HDL seviyeleri genel nüfusun yüzde 7’sinden daha azında bulunur; bu da taşıdıkları riskin gözden kaçmasının bir nedenidir. Kadınlarda daha yaygındır ancak erkeklerde daha riskli olduğu kanıtlanmıştır, bu nedenle devam eden çalışmalar östrojenin koruyucu olma olasılığını araştırmaktadır.

https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0002914921011875

https://www.ahajournals.org/doi/full/10.1161/HYPERTENSIONAHA.122.19912

https://jamanetwork.com/journals/jamacardiology/article-abstract/2800308