Louis’deki Washington Üniversitesi’nden araştırmacılar, Nature Neuroscience’da yayınlanan yeni bir çalışmada, uykunun verimli düşünme ve işleme için gerekli olan beynin optimal hesaplama durumunu geri kazandırdığını öne sürerek çığır açan bir teori ortaya atıyor. Bu yeni bakış açısı, uykunun amacına ilişkin geleneksel görüşlere meydan okuyarak, uykunun beynin düzen ve kaos arasındaki denge olan ‘kritikliğini’ korumadaki rolünü vurguluyor.

Uykunun Temel Rolünü Anlamak
Genellikle yemek ya da su kadar gerekli olduğu düşünülen uykunun altında yatan amaç uzun zamandır bilim insanlarının kafasını karıştırıyor. Louis’deki Washington Üniversitesi’nde biyoloji profesörü olan Keith Hengen ve bir grup araştırmacı tarafından yürütülen yeni bir çalışma, nihayet neden uyuduğumuza cevap verebilecek yeni bir teori ortaya attı.

Fizik ve Biyolojinin Birleşimi
Ekip, yenilikçi bir yaklaşımla fizik ve biyoloji kavramlarını birleştirdi. Uyuyan sıçanların beyin faaliyetlerini izleyerek, uykunun beynin ‘işletim sistemini’ sıfırlaması için çok önemli olduğunu keşfettiler. Bu sıfırlama, beyni düşünme ve işleme yeteneklerini optimize eden bir ‘kritiklik’ durumuna getiriyor.

Kritiklik Kavramı
Fizikte iyi bilinen bir kavram olan kritiklik, düzen ve kaosun eşiğinde olan karmaşık bir sistemi ifade eder. Bu durum bilginin kodlanmasını ve işlenmesini en üst düzeye çıkararak beyin işlevini anlamak için ideal bir aday haline getirir. Çalışma, uykunun, uyanıklık sırasında oluşan deneyimler ve anılar tarafından kademeli olarak dengelenen bu dengeyi yeniden kurmak için gerekli olduğunu ortaya koyuyor.

Sinirsel Aktivite Gözlemleri
Araştırmacılar sıçanlarda nöral çığları – beyin aktivitesinin basamaklarını – gözlemledi. Onarıcı uykudan hemen sonra, beynin kritik duruma geri döndüğünü gösteren çeşitli çığ boyutlarının meydana geldiğini belirttiler. Buna karşılık, uyanma süresi arttıkça, bu basamaklar daha küçük boyutlara doğru kaymış ve bu da optimal durumdan uzaklaşıldığını göstermiştir.

Nörobiyoloji için Çıkarımlar
Bu çalışma, uykunun uyanık olunan saatlerde tükenen bazı kimyasalları yenilediği yönündeki geleneksel inanışlardan radikal bir ayrılışa işaret ediyor. Bunun yerine, uykuyu sistemik bir soruna sistem düzeyinde bir çözüm olarak konumlandırıyor – beynin kritikliğini korumak. Bu kavrayışın sadece uykuyu değil, aynı zamanda çeşitli sinirsel süreçleri ve bozuklukları anlamak için de önemli etkileri olabilir.

Multidisipliner İşbirliği
Çalışma, uykunun karmaşıklığını çözmek için biyoloji ve fiziği bütünleştiren disiplinler arasında başarılı bir işbirliğini temsil ediyor. Ekibin bulguları, beynimizin nasıl işlediğini ve uykunun bilişsel yeteneklerimizde oynadığı vazgeçilmez rolü keşfetmek için yeni yollar açıyor.

KAYNAK:

https://www.nature.com/articles/s41593-023-01536-9