Bu yüzyılda kronik hastalıklarla mücadele yeni bir aşamaya evrilecekmiş gibi görünüyor. Kronik hastalıklardan en ölümcül olanları, en çok maliyeti olanların başında Diabet ve hipertansiyon geliyor.

Bu hastalıkları şimdiye kadar sadece kontrol altında tutuyorduk. Yani Diabetiniz varsa, kan şekerinizin regüle olması, yani belli seviyelerde olması, hipertansiyonunuz varsa da sistolik ve diyastolik basıncınızın tansiyon ilaçlarıyla kontrole alınması gerektiği zihnimize işlenmişti.

Ama şimdi durum değişiyor. Temel soru şu: Yaşam tarzımızı (beslenme, egzersiz, uyku…) değiştirerek, bu hastalıkları tamamen iyileştirebilir miyiz? İlaçları bir kenara atabilir miyiz?

Bu soruya yakın zamanda Tip 2 Diabet için EVET yanıtı verdik. Ve bu kronik hastalıklar için işin temeline inmemiz açısından bir fırsat yaratmış durumda.

Artık ‘Tip 2 Diabet Remisyonu‘ diye elimizde bir kavram var. Remisyon demek; ilgili kronik hastalığın olduğu kişilerde hastalık aktivitesinin bulunmadığı zaman dilimini tanımlamak için kullanılan bir kelime.

Neden “tedavi” veya “geriye dönüş” değil de “remisyon” terimi kullanılıyor.  Diyabetin “her zaman aktif ve ilerleyici olmayabileceğini, ancak yine de kayda değer bir iyileşmenin kalıcı olmayabileceği” hesaba katıldığı için “remisyon” kelimesi en uygun kavram olarak bulunmuş.

Tip 2 Diabet remisyonu şu şekilde tanımlanıyor:

%6.5 veya daha düşük bir Hemoglobin A1C seviyesi ve daha sonra herhangi bir glikoz düşürücü ilaç kullanmadan en az üç ay boyunca bu seviyeyi korumak.

“Tip 2 diyabet remisyonu” terimi, diyabet camiasında tartışmalya devam ediliyor. Stockholm’deki EASD 2022 yıllık konferansında uzmanlar bu kavramı ve terimin tip 2 diyabetli insanlar için ne anlama geldiğini konuştu.

Son yıllarda, tip 2 diyabet konusunda birçok uzman, tedavi hedeflerinde bir değişiklik yapılmasını savundu – geleneksel olarak glikoz seviyelerine yapılan vurgunun aksine, öncelikle kilo verme ve obezite tedavisine odaklanmaya yönelik bir değişiklik. Hatta bu şu şekilde ifade edilir oldu:

Tip 2 diyabet remisyonu için kilo kaybını kanser için kemoterapi kadar önemli görmeliyiz

Tip 2 remisyonunun “temelde kilo kaybı tarafından yönlendirildiğini” savunan görüşte; Birkaç çalışmanın, en az %10-15’lik bir kilo kaybının, vücudun insülin üretme ve insülin direncini azaltma yeteneğini önemli ölçüde iyileştirebileceği savunuluyor.

Bir kişiye tip 2 diyabet teşhisi konduğunda, remisyona erken ulaşmak için; tedaviye erken başlamak, kilo yönetimi sağlamak ve yaşam tarzı alışkanlıklarını ayarlamak gerekir. Benzer şekilde, diyabet teşhisi konduktan hemen sonra tedaviye başlayanlar da remisyona girerlerse daha az nüks (hastalığın yenilenmesi) riski içerisindedir.

Tedaviye erken başlayanların vücutları yeterli insülin üretme kabiliyetini koruma veya pankreastaki insülin üreten beta hücrelerinin zarar görmesine karşı koruma altında olma ihtimali daha yüksek. 

Tip 2 diyabetli insanlar nasıl remisyona ulaştı?

Remisyonun karaciğer ve pankreas içindeki yüksek yağ seviyelerinin normalleşmesine bağlı olduğu gösterilmiştir ve bunu sağlamanın tek yolu büyük kilo kaybıdır. İnsanların diyabetlerini remisyona sokmasının üç ana yolu vardır: düşük karbonhidratlı diyet, düşük kalorili diyet ve bariatrik cerrahi.

1. Düşük karbonhidratlı bir diyet

Kilo kaybı için birinci model; karbonhidrat tüketimini azaltmanın yağ depolamasını azalttığını, açlığı azalttığını ve enerji harcamasını artırdığını öne sürüyor. Bu modele göre, kilo alımının birincil itici gücü, karbonhidrat tüketimiyle tetiklenen insülin üretimidir

Bazı araştırmacılar ayrıca kilo kaybı olmadığında düşük karbonhidratlı bir diyetle A1C’nin iyileştirilebileceğini öne sürüyorlarburadaki araştırmada görüldüğü gibi). Bununla birlikte, kilo kaybı olmadan, düşük karbonhidratlı bir diyetin, tip 2 diyabetin kökeninde bulunan insülin salgılayan pankreastaki beta hücrelerini tamir etmediğini savunanlar da var. Başka bir deyişle, düşük karbonhidrat diyeti uygulayan diyabetli bir kişi, vücudun daha az karbonhidrat işlemesi gerekmesinin bir sonucu olarak daha düşük A1C’ye sahip olabilir, ancak bu kendi başına tip 2 diyabet ilerlemesinin arkasındaki fiziksel süreçleri “tersine çevirmez” deniyor.

Karbonhidrat alımını azaltan bazı kişiler, tipik olarak günde 60 gramdan az karbonhidrat tüketen ketojenik bir diyet uygular. Bu, vücudu enerji için karbonhidratlar yerine yağ yakmaya zorlar. Bazı insanlarda bu, kilo kaybını hızlandırır ve bu da diyabet remisyonuna yol açabilir. Diğerleri, günde 130 grama kadar karbonhidrata izin veren daha az kısıtlayıcı düşük karbonhidratlı diyetleri takip eder.

Bazı araştırmacılar, belirli bir kişide remisyona ulaşmak için karbonhidrat toleransının bireyselleştirilmesi gerektiğine inanmaktadır. Örneğin, bir kişi günde 100 gram karbonhidratla diyabet remisyonunu sürdürebilirken, bir başkası günde sadece 50 gram karbonhidratla diabeti yenebilir.

2. Düşük kalorili diyet

2017 yılında açıklanan önemli bir çalışma olan Diabetes Remission Clinical Trial (DiRECT ), tüketilen kalorilerin kısıtlanmasının diyabet remisyonuna yol açıp açmayacağını test etti. Çalışmaya katılanlar üç ay boyunca günde yaklaşık 850 kalori tükettiler, ardından 2-8 hafta boyunca bir gıdaya yeniden başlama programı uyguladılar ve son olarak, aylık kontrolleri ve günlük fiziksel aktiviteyi arttırmaya yönelik teşvikleri içeren bir kilo kaybı koruma programı izlediler.

Bir yıl sonra, düşük kalorili diyete katılanların %46’sı remisyona girdi. Buna karşılık, standart diyabet bakım kılavuzlarını takip eden kişilerin sadece %4’ü remisyona girdi. Diyabet remisyonu kilo kaybıyla yakından ilişkiliydi. Araştırmaya katılanların ortalama kilosu 101 kg idi. 

  • Çalışma sırasında kilo alanlarda, remisyon görülmedi;
  • 0-5 kg verenlerde, %7 remisyon elde edildi;
  • 5-10 kg verenlerde, %34’ü remisyona;
  • 10-15 kg verenlerde, %57’si remisyon,
  • 15kg veya daha fazla verenlerin ise, %86’sı remisyona ulaştı.

İki yıllık sonuçlar 2019’da çevrimiçi olarak yayınlandı ve ilk yılda remisyonda olanların %70’inin remisyona devam ettiğini gösterdi. İki yılda ortalama kilo kaybı yaklaşık 7.6 kg idi.

Diyetler hakkında bir not:

Birçok insan için, diyetin kendisinin özelliklerinden ziyade bir diyeti uzun süreli sürdürme yeteneği, kilo kaybını sürdürmede ve Hemoglobin A1C’yi azaltmada en önemli faktördür. Bu, düşük karbonhidratlı, yüksek yağlı yaklaşımların bir avantajıdır. Egzersiz , ilk etapta kilo vermeye yardımcı görünmese de, uzun süreli kilo bakımında önemli bir rol oynuyor gibi görünmektedir.

Ne yediğinizi değiştirerek diyabetinizi remisyona sokarsınız, ancak daha sonra önceki yeme şeklinize geri dönerseniz ne olacağını merak ediyor olabilirsiniz. Bu kapsamlı bir şekilde araştırılmamış olsa da, diyabet remisyonu üzerine yapılan çoğu çalışmanın kilo kaybının korunmasının önemini vurguladığı göz önüne alındığında, kilo almanın diyabetinizin geri dönüşüyle ​​sonuçlanması muhtemeldir.

3. Bariatrik cerrahi

Amerikan Diabet Derneği , özellikle BMI’si (vücut kitle indeksi) daha yüksek olanlar olmak üzere, tip 2 diyabetli bazı kişiler için bariatrik cerrahiyi (roux-en-y gastrik bypass, gastrik bant, sleeve gastrektomi veya duodenal switch) bir seçenek olarak kabul etmiştir. Amerikan Metabolik ve Bariatrik Cerrahi Derneği’ne göre, bariatrik cerrahi , prosedürü uygulayan kişilerin %78’inde diyabet remisyonu ile sonuçlanır.İsveçli denekler üzerinde yapılan uzun süreli bir çalışma, ameliyat olan kişilerin %72’sinin ameliyattan iki yıl sonra remisyonda olduğunu ve %30’unun ameliyattan 15 yıl sonra remisyonda olduğunu buldu. Kilo kaybı, hormon dalgalanmaları ve kalori kısıtlaması muhtemelen bir rol oynamaktadır .

Bu yöntemin ekonomik maliyeti yüksek olabilir. Ayrıca cerrahi komplikasyonlar, yetersiz beslenme, gastrointestinal sistemde sızıntılar, bağırsak tıkanıklığı, dumping sendromu (yiyecekler midenizden çok hızlı geçtiğinde), ülserler, şiddetli hipoglisemi gibi riskler de taşır. 

Bariatrik Cerrahi Adayı Kimdir?

Herkes tip 2 diyabetini remisyona sokabilir mi ?

Tip 2 diyabetiniz ne kadar uzun olursa, remisyona ulaşmak o kadar zor olur. Zamanla pankreastaki beta hücreleri “körelir” veya insülin üretme yeteneklerini kaybeder. Belli bir süre sonra normal insülin üretimini eski haline getirmek imkansız olabilir. Araştırmacılar , DiRECT remisyon çalışmasına yalnızca altı yıl veya daha az süredir diyabeti olan kişileri dahil etse de, bazı insanlar için teşhisten sonraki on yıla kadar diyabet remisyonu mümkün olduğunu öne sürüyorlar .

Uzmanlar, tip 2 diyabeti remisyona sokmanın ne kadar mümkün olduğu konusunda farklı görüşlere sahiptir. 

Yüksek A1C’nin ( % 6,2’den fazla ) etkileri kalıcı olabileceğinden, diyabetini remisyona sokan herkesin diyabet komplikasyonları için taranmaya devam etmesi gerekir. En az beş yıl boyunca sinir, böbrek ve göz hasarı taramasına devam edilmesini ve bundan sonra tarama sıklığında potansiyel bir azalma olmasını önerir . Ayrıca kalp ve kan damarı sorunları için sürekli tarama yapılmasını önerirler.

İnsanlar hangi ipuçlarını yararlı buldu?

Marcia Kadanoff’a Haziran 2017’de tip 2 diyabet teşhisi kondu. Bright Spots & Landmines kitabının yardımıyla, yaşam tarzı değişiklikleri ile tip 2 diyabetin remisyona sokulabileceğini keşfetti. Remisyona ulaşmak için yaşam tarzı değişiklikleri yaparken şu alışkanlıkların yararlı olduğunu buldular:

  • Düşük karbonhidratlı, sağlıklı yağlı bir beslenme şekli oluşturun. Avokado, işlenmemiş fındık ve zeytinyağı, peynir ve Yunan yoğurdu gibi yağlar, sağlıksız yiyecekler için isteklerini azalttı. 
  • Elinizde düşük karbonhidratlı atıştırmalıklar bulundurun; mesela fındık.
  • Kan şekeri seviyeleri yüksek olduğunda (hedef aralığınıza bağlı olarak 140 veya 180 mg/dL’den fazla) yürüyüşe çıkın ve bir bardak su için.
  • Günde 10.000 adımı hedefleyin ve art arda iki günden fazla hareketsiz kalmamaya çalışın. Yürüyüş, en az bilinen egzersiz stratejisidir!
  • Düzenli bir saatte uyumak ve her gün aynı saatte uyanmak da dahil olmak üzere yedi saat veya daha fazla uyumayı hedefleyin. 

Kaynaklar: https://diatribe.org/