2019 yılının sonunda ortaya çıkan koronavirüs salgını 2020 yılında tüm dünyayı kasıp kavurdu. 80 milyondan fazla vaka (sadece doğrulanan vakalar) 2 milyona yaklaşan ölüm meydana geldi.

Ocak 2021 başına geldiğimizde ortaya çıkan tablo şu şekilde:

Peki 2021 yılında bizi neler bekliyor?

Maskeleri ne zaman bırakacağız, ne zaman futbol maçlarını statta topluca izleyeceğiz, korkmadan konserlere gideceğiz?

Virüsün özellikle mutasyonla birlikte nasıl davranış göstereceği, dünyada tepkilerin ne olacağını tam olarak bilemesek de bir takım tahminler yürütebiliriz. Elimizde 1 yıllık bir tecrübeyi de unutmamak gerekir.

Mutasyonlar ve son çıkan mutasyon

Virüslerin mutasyon geçirdiği özellikle de RNA virüslerinin sık mutasyona uğradığı biliniyor. SARS-COV-2 olarak bilinen yeni koronavirüs de binlerce kez mutasyona uğrasa da özellikle İngiltere kaynaklı olduğu bildirilen mutasyon dikkat çekici oldu.

Şu anda yeni mutant virüs hakkında sınırlı bilgi var. Yüzde 70 oranında daha bulaşıcı görünmektedir, ancak daha şiddetli hastalığa yol açmamakta veya mevcut aşılara karşı dirençli olmadığı, aşıların virüse etkili olduğu görülüyor.

Diğer taraftan, yeni mutant, virüsün önemli mutasyonlar üretebildiğini ve daha fazla mutasyonun salgının seyrini değiştirebileceğini gösteriyor. Bu nedenle salgına karşı daha hızlı tepki vermek ve aşı çalışmalarını hızlandırmak daha önemli hale geldi.

Mutant virüsün bir çok ülkede görülmesi ve tüm dünyaya yayılma ihtimalinin hali hazırda olması ilerleyen dönemde daha fazla kısıtlama yapılmasını gerektirebilir.

Yeniyılda oyun değiştirici olarak temel etken piyasaya yeni sürülen aşılar olarak görülüyor. 2020 yılı sonunda aşı yapmaya başlayan ülkeler olsada önemli olan tüm dünyanın birlikte hareket ederek yüzde 70-80 oranında maaşı yapılmasını ve ancak böyle bir durumda sürü bağışıklığının gelişeceği ön görülüyor.

AŞılarla ilgili temel 2 sorun:

1-Yeterli dozda üretim

2-Dağıtımın yeterli olmasıdır.

Türkiye olarak bakacak olursak, aşılamanın Ocak ayının ortasından sonra başlayacağı öngörülüyor. İlk başta 1.5 milyona yaklaşan sağlık çalışanları ve daha sonra da 7-9 milyon olan 65 yaş üstü vatandaşlarımızın aşılanması gerekiyor.

Türkiye’de günlük 1.1 milyon günlük aşılama hedeflense de bunun bu kadar hızla yapılacağını düşünmüyorum. Günlük 300-400 bin aşılama yapılması bile büyük başarı olarak görülebilir. Günlük 300 bin aşı yapılması halinde 2021 yılının sonuna doğru aşı çalışmalarının tamamlanacağı öngörülebilir. Elbette aşı karşıtlığı ve tedirginliğini de hesaba katacak olursak, aşı çalışmaları Eylül 2021 de tamamlanmış olur. Ancak aşı koruyuculuğunun ortalama 6 ay olacağını da unutmamak gerekir, yani şu andaki bilgilerimiz ülkede ve tüm dünyada sürekli bir aşılamayı gerektiriyor.

Bu durumda gerçek bir rahatlamayı 2021 yılının sonuna doğru görebiliriz.

Peki kısıtlamaları ne zaman kaldırabiliriz?

Sağlık çalışanları ve 65 yaş üstünü tamamen aaşıladığımızda kısıtlamaları kısmen kaldırabiliriz. Bu da yaklaşık 10 milyon kişinin aşılanması demek.

Şunu da unutmamalıyız ki, aşı 2 dozdan oluşmakta ve aşının koruyuculuğu ikinci dozdan 10 gün sonra başlamaktadır. Bu durumda günlük 400 bin aşılamayla bu riskli grup 1 ayda aşılanabilir ve biz de Mart ayının sonunda kısıtlamları hafifletebiliriz. Elbette aşı çalışmalarının hızına göre bu durum değişebilir.

Diğer taraftan 2 önemli durum salgınla ilgili hızı belirler:

1-Aşı olanların/kovid geçirenlerin diğer insanlara virüsü bulaştırıp bulaştırmaması

2-Mutasyonların özellikle çocuk ve gençleri etkileyecek hale dönmesi

Birinci şıkta şu an için bulaşın olacağı ancak bu bulaşın daha az olacağı öngörülebilir. Çünkü virüs sadece burun ve ağızda kolonize olduğu durumlarda bulaş sıktır, bu da bağışıklık kazanmış kişilerin daha az zamanlı bulaşı demektir.

İkinci şık ise en kötü senaryolardan biridir, bazı ülkeleree gençlerde de ölüm oranının arttığı haberleri gelse de henüz bu şık hakkında endişelenmemiz için somut bir durum yok.

Tüm bu söylenenlerden sonrada, aşıların hastalığı daha hafif geçirmesini sağladığı belgelenmiş bir durum ve aşı çalışmalarının istenen hızla gitmesi durumunda yaz aylarında tatillere uzak değiliz, diğer taraftan da Eylül ayında eğitimin normal şartlarda başlamaması için hiç bir engel görülmemektedir.

Maskelerin sosyal bir alışkanlık olarak 2021 yılı sonuna kadar süreceği öngörülebilir. Sosyal ve ekonomik açıdan belki de tamamen eskiye hiç dönüş olayacak.

Son olarak şunu da belirtmem gerekir: Bu süreçte aşı karşıtlığı ve tereddütü arttı ve bu durum ilerleyen dönemlerde bizi daha kötü bir duruma sokabilir. Belki bu visürü mevsimsel bir virüs haine getirmemiz zorlaşır, belki de geçtiğimiz yıllarda ABD ve Avrupa’da olduğu gibi, kızamık ve diğer bulaşıcı hastalıkların tekrar tehlikeli hale gelmesine neden olabilir.