COVID-19 Kalıcı mı?
Uzun COVID Üzerine Beklenmedik Bir Fikir
COVID-19’un kalıcılığı ve uzun COVID üzerindeki etkileri hakkında yeni bulgular, hastalığın seyrini anlamamıza yardımcı olabilir.
COVID-19 vücutta kalıcı mı? Yaklaşık 17 milyon yetişkin, beyin sisi ve yorgunluk gibi uzun COVID belirtileri bildirirken, viral kalıcılık fikri giderek daha fazla kabul görüyor.
Erken Araştırmalar
Erken çalışmalar, bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde kan veya dokuda SARS-CoV-2 antijenlerini belirledi. Ancak bu çalışmaların çoğu küçük çaplıydı ve testlerin özgüllüğü sorgulanıyordu. Bu nedenle, birçok kişi bu sonuçların yanlış pozitif olabileceğini düşündü.
Yeni Bulgular
Geçen ay Lancet Infectious Diseases dergisinde yayımlanan araştırmada, araştırmacılar, COVID geçirmiş 171 bağışıklık sistemi güçlü kişiden alınan plazma örneklerini inceledi. SARS-CoV-2 antijenlerinin, özellikle S1 alt birimi, tam uzunlukta spike ve nükleokapsid konsantrasyonlarını ölçmek için ultra hassas bir test kullanıldı. Bu örnekler, COVID geçirmemiş 250 kişiden alınan örneklerle karşılaştırıldı.
Araştırmacılar, COVID enfekte kişilerin dörtte birinin enfeksiyondan 14 ay sonra bile kanlarında SARS-CoV-2 antijenlerinin bulunduğunu tespit etti. En yaygın olanı spike antijeniydi. Bu bulgular, COVID sonrası antijen kalıcılığının en azından bazı kişilerde gerçekleştiğini ve kan testi ile tespit edilebileceğini gösterdi.
Uzun COVID’in Olası Nedenleri
Uzun COVID’in kökenine dair hipotezler genellikle dört kategoriye ayrılır: SARS-CoV-2 enfeksiyonunun tetiklediği otoimmünite, Epstein-Barr (EBV) gibi gizli virüslerin yeniden aktifleşmesi, devam eden iltihaplanmadan kaynaklanan hasar ve viral kalıcılık. Viral kalıcılık, bazı kişilerin akut enfeksiyondan sonra koronavirüsü tamamen temizleyemediğini ve parçaların bir viral rezervuarda kaldığını öne sürer.
Viral RNA ve Uzun COVID
AYrıca, Akut SARS-CoV-2 enfeksiyonundan aylar veya yıllar sonra, otopsi ve biyopsi çalışmaları temel alınarak, spike ve nükleokapsid antijenlerinin ve viral RNA’nın çeşitli dokularda tespit edildiğini destekleyen bir çok çalışma var. Ancak, kalıcı viral RNA’nın moleküler yapısı henüz tam olarak anlaşılamamıştır.
Eğer replike olan virüs zarar veriyorsa, antiviraller bu viral rezervuarları hedef alabilir ve bir tedavi olarak kullanılabilir. Ancak, sadece viral kalıntılar varsa, antiviraller bu kalıntıları temizleyemez.
Sonuç olarak, uzun COVID’i çözmek, sadece viral kalıcılık veya bağışıklık düzensizliğine odaklanmak yerine her yöne bakmayı gerektirir. Sorun basit olsaydı, şimdiye kadar çözülmüş olurdu.
ÖZET
- COVID-19 sonrası antijen kalıcılığı, bazı kişilerde uzun süre devam edebilir.
- Kalıcı viral RNA, uzun COVID belirtilerine neden olabilir.
- Antiviral tedaviler, uzun COVID’in bazı alt türlerinde etkili olabilir.
Vücuttaki latent kalıcı virüs enfeksiyonlarına örnek olarak şunlar verilebilir:
- Herpes Simplex Virüs (HSV):
- HSV-1 genellikle ağız çevresinde uçuklara neden olur.
- HSV-2 ise genellikle genital bölgede enfeksiyonlara yol açar.
- Her iki virüs de sinir hücrelerinde latent olarak kalabilir ve stres, bağışıklık sistemi zayıflaması gibi durumlarda yeniden aktive olabilir.
- Varicella-Zoster Virüs (VZV):
- İlk enfeksiyon suçiçeği olarak bilinir.
- Virüs, sinir köklerinde latent olarak kalabilir ve yıllar sonra zona (herpes zoster) adı verilen ağrılı bir döküntüye neden olacak şekilde yeniden aktive olabilir.
- Epstein-Barr Virüs (EBV):
- Genellikle gençlerde enfeksiyöz mononükleoz (öpücük hastalığı) olarak bilinen hastalığa neden olur.
- EBV, B lenfositlerinde latent olarak kalabilir ve nadir durumlarda bazı kanser türlerine (örneğin, Burkitt lenfoması) yol açabilir.
- Hepatit B Virüsü (HBV):
- Akut hepatit B enfeksiyonu geçiren bazı kişilerde virüs, karaciğer hücrelerinde latent olarak kalabilir ve kronik hepatit B enfeksiyonuna yol açabilir.
- Bu durum, karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri riskini artırabilir.
- Cytomegalovirus (CMV):
- CMV enfeksiyonu genellikle bağışıklık sistemi güçlü olan bireylerde belirgin semptomlar göstermez.
- Virüs, monositler ve makrofajlar gibi bağışıklık hücrelerinde latent olarak kalabilir ve bağışıklık sistemi zayıfladığında yeniden aktive olabilir.
- Kızamık Subakut Sklerozan Panensefalit (SSPE): SSPE, kızamık enfeksiyonundan yıllar sonra ortaya çıkabilen ve merkezi sinir sistemini etkileyen nadir ama ciddi bir komplikasyondur. Kızamık virüsünün mutasyona uğramış formunun sinir hücrelerinde kalıcı hale gelmesi ve zamanla ilerleyici beyin hasarına neden olmasıyla ilişkilidir. SSPE, genellikle çocukluk döneminde kızamık geçirmiş kişilerde görülür ve semptomlar hastalık geçtikten yıllar sonra ortaya çıkabilir.
Henüz yorum yapılmadı.