Yapılan araştırmalar, yüksek yağlı diyetlerin, bağırsaklardaki Desulfovibrio bakterilerini artırarak bağışıklık sistemini baskıladığını ve tümör büyümesini hızlandırdığını gösteriyor.
Bağırsak Bakterileri ve Yağlı Diyetler Arasındaki Bağ
Bilim insanları, obezite ile bazı kanser türleri arasında bir bağlantı olduğunu uzun süredir biliyor. Fareler ve insanlarla yapılan yeni bir çalışma, bu bağlantının nedenini ortaya koyuyor.
Desulfovibrio Bakterisi ve Tümör Büyümesi
6 Mayıs’ta Proceedings of the National Academy of Science’da yayımlanan bir çalışmada, yüksek yağlı bir diyetin farelerin bağırsaklarındaki Desulfovibrio bakterilerinin sayısını artırdığı, bu durumun bağışıklık sistemlerini baskıladığı ve tümör büyümesini hızlandırdığı bulundu. Bu bulgu, dünya genelinde kadınları en çok etkileyen kanser türü olan meme kanseri için yeni tedavi fikirlerine kapı aralayabilir.
Araştırmanın Detayları
Çin’deki Sun Yat-Sen Memorial Hastanesi’nden meme kanseri cerrahı Erwei Song ve ekibi, yüksek vücut kitle indeksi (BMI) olan meme kanseri hastalarının daha düşük hayatta kalma şansına sahip olduğunu gösteren verileri topladıktan sonra, bu hastaların bağırsak bakterilerini inceledi. Çalışmada, BMI’si 24’ün üzerinde olan kadınların Desulfovibrio bakterilerinin daha yüksek seviyelerde bulunduğu gözlemlendi.
Farelerle Yapılan Deneyler
Araştırmacılar, bu bağlantıyı daha fazla incelemek için fareler üzerinde deneyler yaptılar. Yüksek yağlı diyetle beslenen farelerin, normal diyetle beslenenlere göre daha fazla Desulfovibrio bakterisine sahip olduğu ve bağışıklık sistemini baskılayan miyeloid kaynaklı baskılayıcı hücrelerin (MDSC’ler) seviyelerinin daha yüksek olduğu belirlendi. Araştırmacılar, Desulfovibrio bakterilerinin sayısındaki artışın ve baskılanmış bağışıklık sisteminin bağlantılı olduğunu düşündü.
Leucine ve MDSC İlişkisi
Yüksek yağlı diyetle beslenen farelerin kanında normal diyetle beslenenlere göre daha yüksek seviyelerde lösin amino asidi bulundu. Lösinin bazı bağırsak bakterileri tarafından üretilebildiğini bilen araştırmacılar, fareleri Desulfovibrio bakterilerini öldüren antibiyotiklerle tedavi etti. Bu tedavi sonucunda hem MDSC seviyeleri hem de lösin seviyeleri normale döndü.
İnsanlarda Benzer Bulgular
Araştırmacılar, ellerindeki meme kanseri hastalarından aldıkları kan örneklerine geri döndü. Beklendiği gibi, BMI’si 24’ün üzerinde olan hastaların daha yüksek lösin seviyelerine, daha fazla immün baskılayıcı MDSC’lere sahip olduğu ve tedavi sonrası daha az yıl hayatta kaldığı görüldü. Yani, yüksek yağlı diyetle beslenen Desulfovibrio bakterileri fazla lösin üreterek MDSC sayısını artırıyor ve bu da bağışıklık sistemini baskılayarak tümörlerin büyümesine olanak tanıyor.
Yeni Tedavi Yöntemleri İçin Umut
Bu bulgu, yüksek yağlı diyetlerin kanser riskini nasıl artırabileceğine dair yeni düşüncelere yol açabilir. Örneğin, bakteri kaynaklı lösinin kanser riskini artırdığını düşünen araştırmacılar, bu bakterilerin üretimini nasıl azaltabileceklerini ve lösin üretmeyen bakterileri nasıl teşvik edebileceklerini araştırıyor.
Sonuç
Bu çalışma, bağırsak mikrobiyomunun kanser gelişimi, hastalığın ilerlemesi ve tedaviye yanıt üzerindeki etkisini araştıran önemli bir adım. Ancak, bağırsak mikrobiyomunun bileşimi coğrafya ve diyetle değişebildiği için bu bulgular diğer popülasyonlara her zaman uygulanamayabilir.
Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, yüksek yağlı diyetlerin kanser hücrelerinin büyümesini teşvik ettiğini göstermektedir. Özellikle, bu diyetlerin bazı kanser türleri üzerinde belirgin etkileri olduğu ortaya konmuştur.
- Kolorektal Kanser: Yüksek yağlı diyetlerin bağırsak mikrobiyotasını değiştirerek kolorektal kanser riskini artırdığı bulunmuştur. Yüksek yağlı diyetler, spesifik safra asitlerinin seviyelerini artırarak FXR (Farnesoid X Receptor) hormon sinyalini baskılar ve bu da bağırsak kök hücrelerinin hızlı bir şekilde büyümesine ve DNA hasarı birikmesine yol açar. Bu durum, kanser gelişimini hızlandırır ve daha agresif tümör fenotiplerinin ortaya çıkmasına neden olur (ScienceDaily, Salk Institute) (Nature) (Salk Institute for Biological Studies).
- Karaciğer Kanseri: Yüksek yağlı diyetlerin, palmitik asit gibi yağ asitleri aracılığıyla AKT kinaz aktivitesini artırarak, karaciğer yağlanması ve hepatosellüler karsinom (HCC) gelişimini teşvik ettiği gösterilmiştir. Palmitik asit, AKT’nin palmitoylasyonunu (AKT’nin hücre zarına bağlanmasını sağlayan bir süreç) tetikleyerek, kanser hücrelerinin büyümesini ve yayılmasını kolaylaştırır (Gut) (Gut BMJ).
- Pankreas Kanseri: Araştırmalar, yüksek yağlı diyetlerin pankreas kanseri hücrelerinin proliferasyonunu ve metastazını artırdığını göstermiştir. Bu diyetler, pankreas kanseri hücrelerinde oleik asit gibi yağ asitlerinin birikmesine neden olarak daha agresif bir kanser fenotipine yol açar (ScienceDirect) (Nature).
Bu bulgular, yüksek yağlı diyetlerin kanser gelişimi ve ilerlemesi üzerindeki olumsuz etkilerini ortaya koymakta ve bu diyetlerin kanser riskini azaltmak için düzenlenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ancak, bu mekanizmaların tam olarak anlaşılması ve bu etkileri azaltacak stratejilerin geliştirilmesi için daha fazla araştırma gerekmektedir.
KAYNAK: