D vitamini, baş ağrısından eklem ağrısına, depresyondan kansere kadar her derde deva olarak lanse ediliyor. Aslında sağlık alanında son zamanların en yüksek modası veya trendi D vitamini.

Sağlık alanında modda olur mu demeyin, endüstrileşen dünyada her şeyin modası oluyor, yeterki arkadında bir endüstri dursun, PR’ını yapsın. Çamurun bile bir endüstrisi olduktan sonra sağlık moddası olur.

İşin ilginç yanı endüstrinin bu ‘pompalamasına’, vatandaşın neredeyse ‘iman edercesine’ savunur hale gelmesi. Bu hale gelen PR çalışması elbette ‘başarılı’ kabul edilir.

D vitaminiyle ilgili sosyal medyadan olumsuz bir şey paylaşıldığında, hücum eden bir kitle (bilim camiası değil) varsa, endüstri işini iyi yapmış demektir.

İngiltere’de yılda 200 milyon sterlinlik bir D vitamini takviyesi bütçesi var. Türkiye’de milyonlarca dolar olduğundan kimsenin şüphesi yok. Anavatanı ABD olan bu takviye çılgınlığı dünyanın her yerine yayılmış durumda ve Türkiye olarak bu konuda küçük Amerika olduğumuza hiç şüphem yok.

Yaklaşık 7-8 yıl önce dünyada ve Türkiye’de D vitamini çılgınlığı başlamış durumda. Sadece D vitamini değil, bir çok gıda takviyeleri, mineraller aldı başını gidiyor.

TV’de anlı şanlı bir profesör çıkıp ‘İstediğiniz kadar D vitamini alın, zehirlenme görülmez’ derse, vatandaş durur mu? Ne profesör ama!

Covid pandemisiyle birlikte ise ‘bağışıklığımızı kuvvetlendirelim, kovid bir şey yapmaz’ söylemleri altında vitamin ve gıda takviyeleri altın çağını yaşadı. Bu durumdan en çok da nasiplenen D vitamini oldu!

Bir çok araştırmanın Covid’e D vitaminin bir etkisi olmadığını gösterirken, yararı olduğunu savunan bilimsel makaleler paylaşılarak D vitamini kullanarak Kovid’den korunduk!

Daha geçen hafta, İngiltere’de yapılan büyük bir araştırma, D Vitamini’nin Covid’e yakalanma veya ciddi semptomlar geliştirme riskini azaltmadığına dair sağlam kanıtlar sağladı. 6.000’den fazla kişiye günlük D Vitamini tabletleri veya plasebo bir hap verildi.

Altı ay sonra, araştırmacılar, orijinal D vitamini alanların enfekte olma olasılığının daha az olmadığını buldu. Eğer Covid kaparlarsa, semptomları ne daha iyi ne de daha kötüydü.

Üç yıl önce The Lancet’te yayınlanan bir başka araştırma, D vitamini takviyesinin kemik sağlığını artırmada etkisiz olduğunu gösterdi hatta aslında kemik hasarına neden olabileceği vurgulandı.

İngiltere’de de durum farklı değil! King’s College London’dan Prof. Spector şunları söylüyor: “Bu ülkede D vitamini eksikliği teşhisi konan bir insan salgını var. Esasen sözde bir hastalık.’

Desem ki, ‘her gün egzersiz yapın, dışarıda yürüyüş yapın ki bunlara hiç bir ücret de ödemeyin (spor salonuna da gitmenize gerek yok), ve alacağınız tüm vitamin takviyelerinden daha iyi sağlık sonucu elde edersiniz’, herkessin aklına yatsa da, ücret ödemediği için, bir hap vermediğim için kimsenin işine gelmez. İnsanoğlu bu işte; bir hap alacak iyileşecek, hatta enjeksiyon yapılırsa kesin iyileşecek, bilinçaltına böyle kazınmış!

Yani, ne oluyor? D vitamini takviyeleri konusundaki yanlış saplantımızın temeline inmek için, tam olarak ne olduğunu ve normalde nasıl elde ettiğimizi anlamak önemlidir.

Hepimizin D vitaminine ihtiyacı var ve bununla ilgili bir tartışma yok. Onsuz vücut, kemik sağlığı için hayati önem taşıyan kalsiyumu ememez.

Eksiklik çocuklarda raşitizme ve yetişkinlerde de benzer bir durum olan osteomalaziye yol açar.

Diğer besinlerden farklı olarak, D vitamininin büyük kısmını yiyeceklerden alamıyoruz. Aslında, cildin en üst tabakası olan epidermisteki hücreler tarafından ultraviyole güneş ışığına tepki olarak üretilen bir hormondur. Hormon olmasına rağmen, bu yüzden buna ‘güneş ışığı vitamini’ denir.

Vücuttaki D Vitamini miktarı bir kan testi ile belirlenebilir ve sonuçlar litre başına nanomol biriminde nmol/l olarak yazılır.

25 nmol/l veya daha düşük bir seviye eksiklik olarak kabul edilir – bu, yaklaşık yirmi yıl önce belirlendi, altına düşmek artan raşitizm riskiyle bağlantılıydı.

Yapılan son araştırmaya göre Türkiye’de 10 kişiden 9’unda D vitamini eksikliği olduğu belirtiliyor. Ancak her 10 kişiden 9’unda raşitizm veya başka kemik sorunları yok!

Raşitizm günümüzde Türkiye’de nadir görülür (Yüzde 1-3) , ancak esas olarak daha koyu tenleri güneş ışığını çok fazla emmedikleri anlamına geldiği için daha büyük risk altında olan Asya ve Afro-Karayip kökenli çocuklarda görülür.

Burada yine Prof. Spector’a kulak verelim:

Genetikteki farklılıklar, herkesin kendi bireysel “sağlıklı” D vitamini düzeyine sahip olduğu anlamına gelir. Bazı insanlar, diğerlerinin yaşayacağından çok daha fazla düzeyde semptomlardan muzdarip olur ve bunun tersi de geçerlidir. Bu nedenle, herkese uyan tek bir yaklaşım işe yaramaz. 10 nmol/l’nin altına eksiklik denmesi daha doğru olur. Bunun altında semptomlar görmeye başlarsınız, bu yüzden takviye almak için bir neden olur.

Ancak 10 nmol/l ile 30 nmol/l arasındaki seviyeler ‘gri bir alandır’. Buna ek olarak, özel sağlık testi şirketleri düzenli olarak 80 nmol/l seviyelerinin en uygun olduğunu bunun altına düştüğünde D vitamini takviyesine ihtiyaçları olduğunu söyleniyor.

Peki, düşük D Vitamini ile tip 2 diyabet, kalp hastalığı, multipl skleroz vb. risklerinin artması arasında bağlantı kuran sayısız rapordan ne haber?

Bu konuda da Edinburgh Üniversitesi’nden dermatolog ve güneş ışığının vücut üzerindeki etkisi konusunda bir otorite olan Profesör Richard Weller’e kulak verelim:

Çünkü D vitamini düzeyi düşük olan insanlar da genel olarak daha sağlıksız olma eğilimindeler ve bu nedenle hastalıklara yakalanma olasılıkları daha yüksek. D vitamini, kötü sağlığın bir göstergesidir, ancak mutlaka bunun nedeni değildir. Araştırmalar ayrıca kanlarında D vitamini yüksek olan kişilerin daha zayıf olma, daha fazla egzersiz yapma, daha dengeli beslenme ve daha az alkol tüketme veya sigara içme eğiliminde olduğunu gösteriyor. Daha sağlıklılar, ancak bunun nedeni D Vitamini değil.

Devam edelim;

Hasta insanlara D vitamini takviyesi vermenin onlara yardımcı olacağını düşünmek bir hatadır. Aslında, D vitamininin düzenli kullanımının herhangi bir hastalığı önlemeye veya tedavi etmeye yardımcı olduğuna dair kesinlikle hiçbir kanıt yoktur.

Ben de bir çok kez sadece DD vitamini değil, diğer vitamin ve gıda takviyelerinin yararsız olduğuna dair bir çok sosyal medyada paylaşım yaptım ve hepsi de büyük meta analizlere yani en güvenilir araştırmalara dayanıyordu.

Sonuç olarak şuraya geliyorum; Egzersiz yapın hem de açık havada, hem D vitamini alırsınız hem de ücret ödemezsiniz, en önemlisi de kandırılmamış olursunuz!